Psikoterapi bireysel ya da grup halinde uygulanan; halk içinde daha çok ‘konuşma terapisi’ olarak bilinen süreçtir. Ancak psikoterapi asla danışanın sürekli konuştuğu, uzmanın da pasif bir dinleyici olarak yer aldığı bir sohpet değildir. En başta psikoterapi ilişki kurmaktır. Uzman ile danışan arasında karşılıklı güven, saygı, empati ve kabule yönelik ilişki kurulması gerekir. Kullanılan teknik ya da uzmanın deneyimi ne olursa olsun nitelikli bir ilişkinin eksikliği tedavi başarısını da olumsuz etkiler. Bu nedenle terapi odasında kendinizi rahat hissetmeniz, olumsuz duygularınızı terapistinizle paylaşmanız çok önemlidir.
İlk görüşmeler kendinizi açmakta zorluk yaşamanıza neden olabilir. Bu doğaldır. En nihayetinde hiç tanımadığınız birine, belki kendinize dahi itiraf etmekten çekindiğiniz bilgileri açacaksınız. Ancak karşınızdaki kişinin bir yargıç değil de, sizi anlamaya ve size ayna tutmaya hazır bir uzman olduğunu düşünüp kendinize bir şans vermelisiniz.
Terapi süreci karşılıklı iş birliğe dayanır ve kişiye özeldir. İhtiyaçlarınız doğrultusunda terapistinizle birlikte çalışarak bir yol haritası oluşturur, aralıklarla sürecin etkinliğini gözden geçirirsiniz. Psikoterapi aslında bir keşif süreci, benliğe yapılan bir yolculuktur. Terapistiniz bu yolculukta size rehberlik etmek için oradadır.
Bir diğer husus da terapiye yönelik gerçekçi beklentileriniz olması gerektiğidir. Kimse o odada size sihirli bir değnek ile dokunmayacak ya da kimse sizin adınıza kararlar ve sorumluluklar almayacaktır. Bunları siz kendiniz terapistinizin desteği ile gerçekleştirir ve içselleştirirsiniz. Böylelikle büyür ve bütünleşirsiniz. Ve son olarak, psikoterapi emek ister. Zamanınızı, maddi kaynaklarınızı ve zihinsel enerjinizi harcamanız gerekir. Ancak hayattaki en iyi yatırımın kişinin kendine yaptığı yatırım olduğu göz önünde bulundurulduğunda buna kesinlikle değecektir.